25 Aralık 2009 Cuma

photoshop, cay, illustrator, rgb, cmyk, gece...















ofisin kapisindan geliyor bu foto. sormadim kimin icadi ama guzel de duruyor manhattan in ortasinda inadina muhalefet dercesine...















ilginc bir christmas hediyesi aldim. bunun aynisinin cumaya gittim gelicem versiyonu tasarlamayi dusunuyorum. uzerinde namaz saatlerinin oldugu yesil versiyonunu (konya edition)
yapip parayi bulma ihtimalimi sevdim.















gelelim konu basligimiza.
evet arkadasim evi home office formatina cevirdim ve yemek odasini hard core sekilde kullanmaktayim. ayrica ev arkadaslarimdan birine bu gece facebookta rastladim 4 gundur gormuyordum ve adam msg atip hoca ben 3-4 gun daha ohio dayim dedi. ulan ne zaman gittin diye de sormak istedim, dedim bosver happy christmas de gec boylesine. neyse geceleri calisma moduna gectim ve sanirsam verimli oluyor. uzun zamandir uzerimde bir agirlik var yavas is yapiyorum. ama asiyorum sanirsam.
ayrica siz sevenlerim icin geliyor
uykuu biraz uykuu butun istedigim buyduuu
new york new york
:P


az icin
e.


14 Aralık 2009 Pazartesi

cay sicakligi, kekik kokusu, ekmek doygunlugu

evet sayin seyirciler istanbuldan bekledigim kargo geldi ve icinden tabiki ozel siparisim olan cay ve caydanlik cikti. insan yasadigi evde yeni demlenmis cay kokusunu almadan oraya alisamiyo sanirsam. simdi oldu. evet sayin seyirciler simdi mutfagi daha bir benimsedim. artik taze cay kokuyor. bu tarz ayrintlarindan bahsederken basliktada ortacgile selam ettigimi hatirlatmak isterim. daha sonra yine yazarim cunku cayim soguyor...

e.

7 Aralık 2009 Pazartesi

yavas yavas

yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.

yavaş yavaş ölürler,
izzetinefislerini yıkanlar
hiçbir zaman yardım
istemeyenler.

yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları
yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan
kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.

yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet
değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk
almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
yavaş yavaş ölürler.

pablo neruda

hayat






























ilginc bir hayat su yasadigimiz sey. ruzgara kapilmis gibi bir o yana bir buyana savrulmak.
bu aralar onun tadini cikartiyorum diyebilirim. lise 1 de okulun ilk gunundeki halim geldi aklima. tozlu ahsap kokulu sinifta henuz sakali cikmamis saclari tarali kisa boylu biri olarak mal mal cevreye bakiniyordum. ilginc dedigim gibi hayat. nerde ne zaman ne yasatacagi belli olmuyor insana.
misal bugun metroda rastladigim enerjik turk gencleri nasilsa kimse duymaz diye aralarinda bagira bagira konusurken sesizce dinlemek gayet zevk verdi. hayir guzel kizim ben italyan veya ispanyol degilim yanildin, istasyona gelip turkce iyi aksamlar demenin zevki paha bicilemezdi. master card oh yeahh !
gelelim yukaridaki fotograflara. cubali bir grup gelip ahanda kullanmadiginiz cep telefonlarinizi cubaya yolluyoruz dedi ve ayak ustu su kagidi tutusturdu elimize. guzel kardesim ordaki amerikalilar bile bu fikri sacma bulurken boyle bir salak atraksyonu nasil kendi memleketine yaparsin. yuh. cep telefonuyla insanlar mutlu olsaydi inan ki turkiye wonderland olurdu...
diger fotografta rhodes denen cennetten cikma enstruman. ya da efsane. var boyle bir sey ve bu ses insani baska diyarlara sevkediyo. insanin aklini basindan aliyor. yada ben cok hassasim seslere karsi bilemicem ama duyarsiz kalabilen insan olabilecegini sanmiyorum soz konusu rhodes olunca. fotograf yine oyle bir andan geliyor. patronum caliyor fotografta.
dedigim gibi hayatin insani nereye getirecegi belli olmuyor. kendimi gecen gun sex pistols icin flyer tasarlarken buldum. ilginc bir tecrubeydi ve zevkliydi allah icin. saka maka liseden mezun olali 10 yil olmus simdi yazarken farkettim. yazarim yine biseyler buraya. irtibati kopartmayin, hic bir seyi ertelemeyin.

e.

21 Kasım 2009 Cumartesi

okuyucu mektuplari

ne zamandir ihmal ediyorum bu blogu farkindayim ama hosgorun cok yogunum. malesef burokratik islemlere takildim son zamanlarda. turkiyedeki bankam bazi belgeler icin islak imza istedi bende onlari cok sevdigim icin kiramadim atladim ucaga turkiyeye gidip aldim evraklari. biryandanda cay ikram ettiler oh yeah!
oh yeah tabi, canim cikti super zeka insanlarla ugrasmaktan. new yorktan nasil imzaliyamiyacagimi izah etmem saat farkindan dolayi 2 geceme mal oldu. ama cok sukur hallettim sayin seyirciler.
biraz kizdigim noktalar var onlardan bahsetmek istiyorum sizlere. yurtdisinda olunca insan sikayetci olamiyor arkadaslarina, ailesine karsi. oyle bir hakkiniz yokmus gibi davraniliyor ve akabinde su lafi soylucek biri cikiyor "sen istedin gitmeyi" acikcasi yurtdisinda yasayan bir cok arkadasim ayni dertten muzdarip. inan kolay degil buralar sevgili okur. ikinci bir sikayetim yine her dakka eglendigimi sanan arkadaslar hakkinda. iyi geceler dedikten sonra hadi sana iyi eglenceler diyen arkadasim biliyor musun o gun cebimde 5 dolarim vardi sadece? ;)
neyse sikayetci degilim bu durumdan bu arada yanlis anlasilmasin gulup geciyo insan bir zaman sonra. onemli olanin birseyler uretebilmek oldugunu ilk idrak ettigim yaslara dondum. artik daha fazla uretmek istiyorum ve yorulmak istemiyorum. ve bundan zevk aliyorum.

seviyorum sizleri.

8 Kasım 2009 Pazar

pop

Evet arkadaslar uzun bir aradan sonra tekrar karsinizdayim. Hala birseyleri yoluna koymaya calisiyorum. Hayatin anlamini bilmicem ama new york un anlami bu sanirsam. Ama umutluyum.
Burada en fazla 2 hafta kafaniz rahat geziyorsunuz ve yeni bir amac gorev atraksiyon 2 hafta sonunda sizi bulup hedef halini burunuyor. Bakalim kahramanimizi onumuzdeki bolumlerde ne bekliyor tadinda B tipi yapimlarin sonunda hissetmek gayet dogal bir ruh hali oldu benim icin. Neyse uzatmadan nyc tespitlerime geciyorum. Populer kulturun amerikan toplumundaki yeri aslinda kendi kulturlerinin bir parcasi. Olayi gayet iyi sahipleniyorlar. Misal cadilar bayraminda baskan yardimcilarindan biri chewbacca kostumu giyip basin toplantisina cikabiliyor. Kimse
yadirgamiyor. Gecen postanede gorup almadigim akabinde evdeki zarflardan birinde gordugum pul setlerinden birisi. Simpsons serili pullar. Akillara zarar bir calisma.


Evet derken nublu dolmaya basliyor. Arkadaslarimi ugurlamak icin ciktigim kapida bodyguardlarla sohbet etmeye basliyorum. Derken bir araba duruyor ve kapi aciliyor akabinde Al Foster iniyor. Birden kapidakiler sessizlesiyor. Evet efsane geliyor. Yardim edip konusma firsati buluyorum. Hakli olarak bir donem calistigi Miles Davis'in t-shirt unu giymis ve bunu gururla tasiyor. Ilk set okadar degil de 2. set gorulmeye degerdi. 2. sette nublu cekirdek kadrosuna guzel bir ziyafet verdi. saol varol.


china town kokusundan bahsetmek isterim size sayin seyirciler. Sirf sabahlari bu kokuyu duymamak icin bir istasyon ileride indigimi biliyormusunuz?

Bu dukkani yillar once baska bir blog da gormustum. vayy sadelige bak ne guzel logo, ne guzel helvetica dediydim. Ama hayat oyle ilginc ki yolda yururken birden karsiniza cikartabiliyor..
Alttaki foto brooklynden geliyor. Olum bu nasil sus lan delimisiniz nesiniz. Icerde ayin mi var zikir mi var? Nerde o eski halloween ler. teyy teyy.
Hirsiza kilit dayanmaz.


14 Ekim 2009 Çarşamba

east village


Evet sayin seyirciler 1 haftadan fazla zaman oldu bu sayfaya birseyler yazmayali ama guzel gelismeler var diyeyim siz anlayin. Biraz elestirel bir moddayim o yuzden dirdir edebilirim, kizmak yok. Yine sabah sabah yolda yururken Gozum sari kirmizi bir seye carpiyor ve kafami kaldiriyorum sanli galatasaray bayragini goruyorum. Ben bile oha diyorum gordugum manzara karsisinda. Alkislar sizin icin. Avenue C ve 7-8 street arasinda kendisini gormek mumkun.



Bu binayi ilk kez baska bir blog da gordum ve neresi acaba dedim acikcasi aramadim ama bir arka sokagimizdaymis bunuda ogrendim. dolasirken.


Ilginc bir yer su East Village, gecen doner yemek icin gittigim kebab garden daki doner ustasi Hispanicti. Hadi adamin derdi ekmek parasi da arkadas ismi carlos olan doner ustasi olur mu? oluyor malesef. Aldim yemegimi gectim bir koseye. Bu esnadda park edilmicek yere arabasini park eden ve iceride bagira bagira hikaye anlatan, nasilsa polis gelir ceza yazmadan hizli davranip arabayi cekerim diye dusunmus olucak ki pencerenin yanina oturmus bir amcada ortama dekor olarak katilmaktaydi. Yaratici Turk akli alkislar senin icin! Tabiki sonra polisi gorunce bir kosusu vardi ordada kahkalar benim icin ariva ariva ariva!

Tabiki burdaki arkadaslar bilir ama Turkiyedekiler bilmiyor. Benim ev arkadasim Rambo. Bildigin rambo. Her an camurdan cikicakmis gibi ortaliga bakis atiyo. Bir gun televizyona ok aticak diye odumuz patliyor ama caktirmiyoruz. Bu benzetmeler inandirici gelmediyse size bu adamin tv izlerken kalkip ormana gittigini ve 3 gun orda yasadigini ayrintilariyla bir ara
anlatirim. Neyse gecen eve geldigimde asagidaki manzarayla karsilastim. Su an evde sozde dekorasyon amacli 2 tane agac var. Oyle fidan falan degil Tema yok burda. Bildigin agaci tasimis eve ayi. Dekorasyon yapti akli sira. Kisacasi ev yagmur ormanina dondu, her an bir orangutan cikip bize kotu biseyler yapabilir sayin seyirciler.

Bugun cok doluyum, kusuyorum resmen ama sondan bir onceki elestirimde kopek besleyen homeless a geliyor. Acikcasi tipleri gorunce fotografini cekmek yemedi. ama zaten karnini doyuramadigin icin homelesssan birde neden kopek beslersin? Bu arada asagidaki fotografta east village den.

Ayrica telefonda soruyorlar sunu ozledin mi bunu ozledin mi diye. Arkadasim bir tek turkiyedeki matbaalari,baskicilari ozledim. Kazma Mazma ama telefon edip abi background a renk atiyorum baskida daha iyi cikar ya da abi su soyle baskiya giriyorum tadinda sorular soran baskicilar alemin 1 numarasi. Arkadas bu nedir boyle internetten calisan matbaa mi olur lan? Burnumun dibi degilki atlayayim bir subway e "haci nooldu bizim poster?" diye sorim. California neresi New York neresi tey tey. Kisacasi uyku yok sevgili okurlar. Zaten para da yoktu kadro tamamlandi.

6 Ekim 2009 Salı

gel be sari...



Efendim alfabe gibi olan new york metrosunda tamirat yapa yapa benim oturdugum hatti sectiler. bu ay sonuna kadar uzatilan tamirat dolayisiyla zor anlar yasasamaktayim. MTA working diyip geciyoruz. Bugun baska bir ulasim olayina imza atip East Village den West Village a tekerlegi 8 cizen, ve bir freni tutmayan bir bisikletle gittim. Yol boyunca bisikletten garip sesler geliyormus ama tabiki muzik dinledigim icin duymadim :)
Seviyor efendim newyorker lar diyalogu. "Ayni bisikletten bendede var" diyen hizla giderken yanima yaklasan hatuna samimiyeti icin buradan da tesekkur etmeyi kendime borc bilirim ;)

********

Parti vermenin kolayligina hastayim bu sehirde. Facebooktan 2 msg sonra eve 20-30 kisi toplaniyor ve kaynasiliyor. Tabi ki williamsburg dan sozediyorum. Metro Williamsburg a gelince sanki "haydi manyak kalmasin!" dercesine duruyor ve herkes iniyor. East Village etkisi midir nedir bilinmez ama L train in yararlari diyelim.

*******


drummer's grove diye bir kose var prospect parkta. Parkside girisinden girince sag tarafta. Her pazar gunu oraya vurmali calgisi olan kapip geliyor ve ritmin krali cikiyor ortaya. muzige dayanamayan afro-amerikali ve duzenli vergi odeyen vatandaslar ritme kaptirip oynuyor. Emeklilerde orada oturup izliyor. Gercekten ilginc. Videoyu yuklemeye usendim bu arada :)
bu vergisini odeyen vatandasim espriside onion dan dilime dolandi sayin seyirciler. merak
edenler alip okuyucu mektuplari kismina goz atsin.

********

E möööö?
Ne olurdu $u Efsane Kemal Sunal tepkisinin Ingilizcesi olsaydi?

E mööööö?!






4 Ekim 2009 Pazar

fotoblog






17 Eylül 2009 Perşembe

yuruyorum



Evet sayin seyirciler yine cok cesitli konularla karsinizdayim. Madem islerim rast gitmiyo, hayatimdaki sacmaliklarda artis var, neden yuruyup biraz fotograf cekmiyorum dedim ve brooklyn in central park i olan prospect park a gittim. evimden 4-5 dakika uzakta olmasina ragmen tembelligin dibine vurup daha evel gitmemistim. Park tabi ki 10 numaraydi. Buranin en sevdigim olaylarindan biri olan park kulturu ve bunun hakkini veren insanlar. birde parkside tarafindan girince jamaica mahallesine yakinligindanmidir bilinmez girer girmez dumanli tutturgec kokusu burnumun direklerini sizlatti.
Bu adamlarin sehircilik anlayisinda buyuk yer tuttmakta park hayati sevgili okurlar. Cumhuriyetin ilk yillarinda Ataturk tarafindan Istanbul'a davet edilen Henri Prost tarafindan uygulanan prost plani sayesinde macka demokrasi parki da bu sekilde hizmet vermesi dusunulerek yapilmis. ama su an yok kongre merkezi ayagina doymak bilmeyenler icin cazibe merkezi olmus durumda ve Istanbullularin elinden alinmak istenmekte. Lakin soyleyecek bir sey yok.



Neyse biraz mizahi olucak ama Amerika nin kanayan yarasi aslinda saglik sistemi falan degil. bu cesme ne lan? nasil bir dizayn? yokmu soyle adam gibi sadirvan modeli bir sebil yaptiricak bir hayirsever isadami hasidic yahudi. Yaptirin arkadasim adam gibi su icsin millet. Arkadas ne zaman su icmeye calissam agzim yuzum her tarafim su icinde kaliyo cocuk gibi. Hayir icmesini de bilirim ama olmuyor. iett otobus penceresini animsatan acilmayan pencere sistemi ve zencilerin kemer ihtiyacinada baska bir yazida deginicegim.

****

Sinirlerim biraz bozuk yuruyorum. Bir yandan da sanki dert tasa yokmus gibi acaba mac kac kac diye dusunuyorum. hani hayati klip tadinda yasamak vardir ya, hah! iste o mode on konumunda. oyle bir hali ruhiye anlayin iste. karsidan babam yasinda bir adam geliyo tip olarak turk e benzemiyor. ama uzerinde galatasaray esofman ustu var. kirmizinin en guzel gozuktugu forma kanimca(2 sene evelki) her neyse hic teredut etmeden yanina gidip mac kac kac diyorum. en son 3-1 di diyor. bende izlemeye gidiyorum suraya arkadasin ofise gel sende diyor. Ok diyip beraber yuruyoruz yolda mac muhabbeti yaparak. sonra mac bitmis ve dagilan turkleri goruyorum "3-1 abi 3-1" diyolar. rahat nefes aliyorum. Iste galatasarayli olmak boyle birsey...

9 Eylül 2009 Çarşamba

2 bavul + laptop

Bu yazinin basligi new york taki bircok kisinin hayatinin ozeti belkide. Her an tasinabilecekmis gibi hazir olabilmek. 2 tane duzgun, buyuk hacimli bavulun ve wireless i olan bir dizustu bilgisayarin varsa tamamdir. Sorun yoktur. En buyuk sorun internetin kesilmesidir. Cunku internet kesilirse kendine yeni ev, is bulamazsin. Benim gibi bir internet bagimlisini bile sasirtan bir internet cilginligi var burda. Internet kesilince kendini ciplak gibi hissediyor insan, ordan "sen zaten ciplaktin internet ustune kesildi!" diyenleri duyar gibiyim. Yapmayalim boyle sakalar, zaten rafet el roman esprileri epey kizdiriyo...
Bu hissiyatla yasamak, biraz insani ne olucaksa olsun durumuna itiyor. Kisacasi is ariyorum sevgilir blog okurlarim. "Sevmek bize is oldu new york sokaklarinda" demek sanirsam ilk zamanlar icin gecerliydi. Artik bunun yerine "burasi new york 5 dakkada degisir butun isler" diyerek mazhar alanson'a selam ediyorum ve inanmak istiyorum.

********

Brazilyalilarla cok ortak noktamiz oldugunu dusunmekteyim (bossa ve samba haric). Imf, politika, protestolar, futbol. Gecen Pazar brazilian day in gerceklestigi 46th st. e dogru yol aldim. zaten 42th den itibaren artan sari yesil kiyafetli kalabalik saglam bir kalabaligin habercisiydi. Ve hakkatten kalabalikti. Bu kadar brezilyali nerden cikti diye sormadan edemedim kendikendime.
videolarin boyutlari cok buyuk oldugu icin bir ara yuklerim.
esen kalin


30 Ağustos 2009 Pazar

Kim verdi bu oylari?

Bu sefer yazimi aylik yukluce maas alip gece yaziyi yetistiremedigi icin bol bol *** kullanan turk kose yazari formatinda yazicam. Gelelim konumuza. Sorun tamamen diyaloga girdigim ortalama ankaralilarda gozlemledigim bir durumla basladi. Melih Gokcek bu sendromun en belirgin ornegi. Herhangibir ankaraliya sorun "aaaa sevmiyorum", "ben oy vermedim", "valla" gibi tepkiler alicaksiniz. Ankaraya gittigimde de gozlemledigim birseydi bu. Herkes bu adamdan nefret ediyordu, sevmiyordu, her firsatta saydiriyordu.
Gelelim dunyanin obur ucuna. Hangi Amerikaliya sorsan "bush'u seviyor musun?" diye cevap hazirdir. Aaa nefret ediyoruz, sevmiyoruz tam bir salak tadinda cevaplar aliyorum. Hatta bazilari bu cevaplari verirken Ilyas Salman surat ifadesi takinip eziliyor. Ilginctir. E arkadasim sen vermedin oyu, O vermedi oyu, Kim verdi bu oylari? Babam mi verdi! Demek seven birileri var ve bu adam geldi. Neyse uzatmicam bu tartisma daha gider. Girisinde Che resmi bulunan bir apartmanda yasadigim icin kendimi sansli mi saymaliyim, yoksa karamizahin ortasinda mi saymaliyim bilemiyorum. Ama akli basinda olan amerikalilar bush a iyi saydiriyor onu biliyorum. Yani sandigimiz gibi fast food yiyen aptal amerikalilarin disinda da bir amerikali populasyon var ve digerleriyle ayni kefeye konulunca coook kiziyolar.

***

Gelelim diger bir mevzuya. Gecen aksam gittigim bir partide basima gelen ilginc bir olayi burada sizlerle paylasmak istiyorum. O gece Turk bir dj caldigi icin yuzde olarak %40 Turk olan bir mekana gidilmistir. Yanimdaki amerikali arkadasima listede ismi yazili olmadigi halde iceri aldirip ustune giris parasinda indirim yaptirmanin havasiyla iceri girmis bir kosede ickimi yudumlamaktayim. Ortamda sigara yasagi bam diye deliniyor ve ileri giden turkler her turlu dumanli tuturgecten takiliyolar - Bilenler tebessum edicektir Turkiye de durum nasil bilinmez ama amerika da bu yasagi delmek extreme sporlar arasinda gosteriliyor - Biryandan da kim turk kim degil dis gorunusten kimlik acilimi yapmaktayim. Oyle ki %99 basari oraniyla giderken ritmik olarak cilginlar gibi dans eden hanim kizlarimizdan birine rastladim. Yanindaki sarisinlardan dolayi arkadaslarim turk degil diye tahminde bulundular ve ok ben sorarim dert degil dercesine yanina gidip sordum kendisine "turk musun?" diye. Kendisi saolsun aciklayici cevabiyla gecemizi aydinlatti allah razi olsun. " I can't tell you" dedi kendisi. Simdi bunu yanimdaki turk arkadasa aciklamadim cevabi soyledim adam kacarak uzaklasti. Ama elin amerikali kizina bunu aciklamak zor oldu. Neyse guzel kizimiza burdan "allah belani versin" demek isterdim ama vermis vericegi kadar bunun baska bir aciklamasi yok, umarim koca bulur.

***

Durumlar bunlar sayin seyirciler, bati cephesinde degisen bir sey yok. fotograflarla yazimi noktaliyorum.
Cin mahallesinden, Canal st. den


ve tabi ki bit pazarindan



gittigim bir acikhava partisinden. mavi jeans cadiri. hava cok sicak yagmur oncesi bunalimi, hani annelerimiz der ya "bir yagsa rahatlicak ortalik" hah oyle bir hava var. cadirin altinda vantilator var baskada bisey yok. fikir 10 numara.

23 Ağustos 2009 Pazar

$u$u$u$u$u


Yillar yili merak ettigim bir sey var. Aslinda vardi. ama artik ogrendim ve huzura erdim. Konu tamamen turkce bilmeyen yabanci bir kisinin disaridan turkceyi nasil duyduguyla ilgili. Misal ben Ispanyolca bilmem. Yanimda birileri ispanyolca konusunca sanki yarim bardak suyu gargara yapiyormus gibi geliyor. Evet farkindayim ama bu boyle, dikkat edin ne demek istedigimi anlicaksiniz. Ama gecen gun yasadigim bir sey butun dunyami degistirdi. saka lan saka nereye degistirdi alti ustu bir tespit. Kicikirik ingilizcemle laf koydugum bir amerikali benim turkcemi taklit etti ve aynen "$u$u$u$u$u $u$u$u$u$u$u" dedi.
manyakmidir nedir deyip hemen yanimdaki japon arkadasa sordum nasil duyuluyor disaridan turkce diye o da "$u$u$u$u$u" dedi. Yapmayin etmeyin milletce birbirimize en ihtiyacimizin oldugu bu zor zamanlarda(ugur dundar introsu) boyle yapmayalim dedim ve eve geldim ev arkadasima sordum oda aynisini dedi. Okuldaki koreli de aynisini diyince artik bana konuyla ilgili susmak yakisir dedim. $u$u$u$u$u$u$u.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

@brooklyn


evet sayin seyirciler uzun suredir tasinma kosusturma ve yerlesme islemlerinden dolayi yazmaya vakit bulamiyordum. ama simdi yaziyorum birseyler. tasinmadan da evel son bir kac gundur brooklynde vakit geciriyorumdum ve geziyorumdum. williamsburg, greenpoint derken ocean avenue ya yerlestim.
gezintilerim esnasinda yolum yahudi mahallesine dustu ve efsane durumlara sahit oldum. sokak tabelalari ibranice olan, sokaklar hasidik yahudilerden gecilmeyen cinsten. adamlarin kiyafetleri 150 yil oncesinden kalma, kadinlar ise safiye ayla gibi giyinmis. ilk basta ilginc gelsede insanlarin size garip bakislarindan biraz kabus gibi de gelmedi degil. ama isin kopma noktasi ulan su adamin sapkayi alip kacsam ne olur acaba diye turk esek sakalarindan bir enstantene yasatma istegim nuksedince oldu. gulme tuttu sokagin ortasinda. komediydi kisacasi. neyse yapmam gerekenlerden birine daha cizik attim listemdeki. simdi sirada digerlerine geldi. oyunun en heycanli yerinde annesi tarafindan aksam yemegine cagirilan bir cocuk gibi hissetmek istemedigim icin daha yapmam gereken seyler var.
:P

1 Ağustos 2009 Cumartesi

MoMA 2


MoMA







museum of modern art - mOma
fazla soze gerek yok. stefan sagmeister in tasarimlarinin orjinallerini gordum, yetmedi picassolari gordum, yetmedi marcel de schamps in eserlerini gordum, bonus olarakta andy warhol un islerini gordum. 200 kusur fotograf cektim. bir ara tekrar gitmeliyim.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

bu sene de iyi yagmur yapti...


evet arkadaslar kafanizi 90 derece dik konuma getirmediginiz surece gokyuzunu goremediginiz manhattan da gok resmen yarildi bugun. gok yarildi ve yagmur yagdi. aaa ne guzel 10 dakka durdu diye i-house un catisinda soluk alip otede bir yere simsek cakmasi uzerine adrenalin tavan yapti ve gerisin geriye iceri kactik.
Daha yapicaklarim var. Bu kadar sene elektrik okuyup carpilmadim, bundan sonra simsek cakarak veya elektrik akimina kapilarak olmek gibi bi niyetim yok. haliyle i-house ta kilitli kaldik.
hava acarsa new york taki tabelalar hakkinda bir kac fotograf cekme niyetim gercege donusebilir. bu sayede nyc deki helvetica yogunugunu sizlerlede paylasicam. bu font sosyalizmin mi? yoksa kapitalizmin mi? devletin mi? modernizm inmi? kimin kimin ama kimin arastirmalarima devam edicem ve ugur dundar in travmatik etkisi altinda buyumus bir nesil olarak bunlari size belgelicem.

... (hincal uluc 3 noktasi)

istanbul dayken kendi kendime su soruyu sorardim "disaridan bakinca iett hareket amirine mi benziyorum?". cunku herkes bana otobus saati ve benzeri iett yle alakali sorulari yoneltirdi. $arkinin icine etmeleri yetmiyomus gibi sorulara devam ederlerdi.
-otobus kacta kalkicak?
-aksaraydan gecer mi?
tandansinda sorulara maruz kalinca insan ister istemez rahatsiz oluyor. $imdi bir sey degisti mi? hayir arkadasim. Su an nyc deyim ve inanin bir sey degismedi. esek kadar metro haritalariyla donatilmis ny subway ortamlarinda direkt aktarmayla ilgili sorulara maruz kaliyorum. Gecen gun soru sorduktan sonra karsima oturup cebinden e$$ek kadar tarak cikartip saclari tarayan latino abi ye selam ediyorum bu vesileyle. gulme tuttu sayesinde. 3 istasyon guldum. bu arada hakkatten mta calisiyor. mta working!

26 Temmuz 2009 Pazar

central park, yan gel yat


evet sayin seyirciler gunesin kendini gostermesiyle kendimizi cayira bayira attik. gonul isterdi mangal, alkol takilalim ama gel gor ki ny eyalet yasalari buna engel oldu. $aka bir yana bu sehirde temmuz ayinda $emsiye aldim ve iyikide almisim. akabinde pazar gunu kiyamet koptu. garip bir sekilde semsiye ziyan olmasin diye yagmur yagmasini istemek, veya yagmur yagdini gorunce iyiki semsiye almisim demek beni mutlu etti :)
Yagmur bahanesiyle bir kac gunde olsa yagmurlu gunlerin soundtrack i the cure le gune baslamak gayet eglenceli bir hal aldi. sonrasi mi? tabi ki ortacgil!
hava acar acmaz bossa novaya saldirdim. Sanirsam gunun birinde gitarda "ahanda bu neymis?", "bu nasil calinir?" diye tekrar calismalara baslarsam o muzik bossa nova olucak. Bir muzik bu kadar mi yangel yat uzerine kurulur. aklima arsen wenger in lafi geliyor ne zaman bossa nova dinlesem
"bir takimda asla birden fazla brezilyali bulundurma, cunku bu adamlar yangelip yatmayi cok seviyor"

23 Temmuz 2009 Perşembe

NYC Sari desene!

Evet arkadaslar basliktan anlasilacagi uzere huylu huyundan vazgecmez, maci izlicek biryer buldum ve izledim. Ortam mi? 'sabri allahindan bul' diye bi bagiran birini gordum ya dunyanin obur ucunda dagildim akabinde. ayrica cerrah bir arkadasimin ameliyattan yarida cikip 10 kusur blok kosa kosa maci izlemeye gelmesi baska bir bombaydi. nasil oluyorsa avrupa kupasi macindada fener gs diyaloglari yasandi mekanda. buda apayribir apsurtluktu. sonunda yendik ama galatasaray icimizi acmadi pek. daha zaman var gibi.
gelelim mekana, brodwayden 47th streetten kaptirip east e dogru gidince ilerde kime sorsan gosterir modunda merkezi biyerde. mercimek corbasi ictim sevindim tanidik corba bulunca.
guzeldi kisacasi. futbolun insanlari kaynastirma konusunda cok ilginc bir yonu var burda tanistigim avrupalilar turk oldugumu duyunca direk futbol muhabbet yapiyolar. ama sunu bilirim sunu soylerim 'football is not soccer'.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

al sana kaybolma


arkadaslar simdi sizlere hayatimdaki en buyuk 3 kaybolma hikayesini anlaticam.
sirasiyla
1- buyuk moskova faciasi - 4 saat
2- brooklyn aktarma faciasi - 1 saat
3- catalca incegiz koyu kaybolmasi - 2 kusur saat

simdi bu satirlari yazarken yangin alarmi caldi ve her zamanki gibi birayi fazla kacirdilar yine diye sallamadim. baktim hala inatla otuymaya devam ettikten sonra kapiyi actim koridorda arkadaslarin fake! diye bagirdiklarini gordum sonra gulerek odaya girdim. hala devam eden alarmdan sonra bi patirti duydum noluyo lan diye ciktim ve sok! 2 tane fireman bana dogru geliyor baktilar koridor temiz ve geri donduler. bu arada butun koridor boyunca odalardan dizi sesleri geliyor. allahim ne cesit bir hastalik bu anlayamadim. her neyse sonra dis kapiya gitmeye karar verdim. gitarim yanimda olmadigi icin alinicak en onemli seyin once fotograf makinem sonra pasaportum oldugunu idrak ederek ikisini alip disari firladim(el deklansorde) ve butun milletin 3,5 atarak kosturdugunu gordum(bu arada bizim kat hala ense modeli dizi izliyor, tek cikan kisi benim) sonrada hakkatten fake cikti olay. daha sonra olayin etkisiyle disaridan iceri saydirarak girdik hep beraber. . bide bunu sabah 5 te yapan hayvanoglu hayvanlar var onlara diyecek laf yok ama bir gun yanicaz olan o olucak.

neyse konuya donuyorum.
1- buyuk moskova faciasi - 4 saat
2- brooklyn aktarma faciasi - 1-1,5 saat
3- catalca-incegiz koyu kaybolmasi - 2 kusur saat

ilki tamamen rusyanin gsm operatorunun esekligi yuzunden olmus bir olay, benim sucum yok. bu sure zarfinda emre bana ulasmaya calismis, ustune ustuk turkcell telefonun sarji bitmis ve olaylar gelismistir. aksam gelincede banyoya saklanip burakla emreye e$ek $akasi yapma girisiminde bulunmustuk(karakola gidiyordu arkadas). harbiden ne yurumustum simdi hatirliyorumda. oha.

3. kaybolma trenden yanlis istasyonda inip sabah gunesinde, raylar uzerinde 2-3 saat yurumekle gecmis efsane bir kaybolus. aniden cikan treni anlatmak bile istemiyorum.

ve gelelim konu basligina
gecen haftasonu brooklynde lafayette bulvarinda bulunan bit pazarina ulasmaya calisirken trenin aniden express olmasi ve ben muzik dinledigim icin bunu duymamam ve akabinde gitmek istedigim yerden 3-4 istasyon otede zenci mahallesinin gobegine dusmem. sanirsam herkesin hayatinda bazi anlarda icsesle birlesen bir soundtrack vardir. ve benim bu anda calan sarkim gnr dan welcome to the jungle oldu sayin seyirciler. boyle bir yerde harita cikarmak uganda ve mozambik dahil olmak uzere butun kulturlerde "merhaba ben okuz, gelip beni soyabilirsiniz" demeye es deger bir anlam tasidigi icin sadece yurumeye basladim. bu arada koselerde ceteler sagdan soldan gelen hip-hop sesleri ve gumburtu. yuruyorum bir yandan axl rose un sesi kafamda cinliyor. bir yandanda kendime kufur ediyorum. derken polis goruyorum onlara dogru giderken yasca ablayla teyze araliginda olan bir kadin bana dogru geliyor. ben tirsiyorum ve kadin soruyor. "kayboldun mu?" icimden "o kadar belli oluyor mu?" demek geliyor ama susuyorum kisik sesle -sabah dolmusa para uzatirken cikan o sanat gunesi efektiyle- kadina "evet" diyorum ve gitmek istedigim adresi soruyorum. kadin soyluyor ben dinliyorum. algilarimi o kadar aciyorum ki kendim bile sasiyorum kadinin o aksanina ragmen catir catir hafizama kaziyorum sozleri ve dedigi yoldan gidiyorum. aslinda riskin kralini aliyorum ve kadini dinliyorum. yanlis bir yere gondermis olabilme ihtimaline ragmen, nedense icsesim bu kadina guvenmemi soyluyor. ve gidiyorum, yuruyorum, yuruyorum akabinde buluyorum yolu. epey bir yuruyorum yolda yavastan beyazlar gorunce garip bi mutluluk basiyor icimi ve icsesim "oglum iyice hayvanlastin!" diye ayar veriyor bana ama kulak asmiyorum yuruyorum. ve tamam diyorum ahanda bu amca kesin bilir pazari diye sordugum adam takma dislerini takmamis, zenci aksanli yasli amca olunca ic sesim aynen sunu soyluyor "bok vardi bit pazarinda!" sonra ogreniyorum ki pazar o gun kapaliymis. neyse kazasiz belasiz atlatmanin verdigi gazla brooklyn koprusunun altinda baska bir pazara rastliyorum orasi kucukte olsa, hic degilse bit pazarina gittim diyip, ordan ayriliyorum. bu da boyle absurt bir animdir.

17 Temmuz 2009 Cuma

superman


Kriz sanirsam supermanide vurdu. 33. caddede kendisini canta satarken gordum gecen gun.
Her gecen gun sok olmaya devam etsemde sanirsam bazi seyler artik uluslararasi bir boyuta tasinip farkli bir anlam kazanmis. Kaldigim yurdun hemen alt katindaki barinda az evel yaptigim bir muhabbette daha evel turkiye ye gelmis olan bir almanin bana " Ankara ne sikici sehir " demesi gibi. yarildim gulmekten. barin ortasinda yerlere yattim diyebilirim.

Ayrica burda rastladigim spor olaylarinada deginmek istiyorum sasirilicak derecede futbol biliyor new yorkerlar. Ama futbolu kizli erkekli oynuyolar. Asil sok simdi geliyor. Futbol oynayan kizlar ailelerinin erkek gibi yetistirilern ortanca kizlari degil bildigin gul gibi kiz ve catir catir futbol oynuyolar. Aksamlari hali saha maci yapiyolar.

"-bir beyaz kadini 5 zencinin tecavunden ne kurtarir?
-basket topu."
birde ne zaman riverside parkta basket oynayan zenciler gorsem aklima bu efsane espri geliyor.

ve gunun son bombasi geliyor.
yeni tanistigim bir yunanliyla ortak kelimelerin muhabbeti yapilirken baklava, cacik, borek ten sonra hassiktirinde ortak tepki oldugunu ogrendim ve sok oldum. Akabinde Tom's restaurant in ortasinda onca amerikalinin icinde birbirimize 5-10 kere "hasssiktir!" diyip gulduk. Daha sonra bunu Asli'ya anlattigimda "onuda mi calmislar!" diye tepki vermesi apayri bir $ok oldu. Alkislar senin icin!