7 Aralık 2009 Pazartesi

yavas yavas

yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.

yavaş yavaş ölürler,
izzetinefislerini yıkanlar
hiçbir zaman yardım
istemeyenler.

yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları
yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

yavaş yavaş ölürler
ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan
kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.

yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet
değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk
almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
yavaş yavaş ölürler.

pablo neruda

hayat






























ilginc bir hayat su yasadigimiz sey. ruzgara kapilmis gibi bir o yana bir buyana savrulmak.
bu aralar onun tadini cikartiyorum diyebilirim. lise 1 de okulun ilk gunundeki halim geldi aklima. tozlu ahsap kokulu sinifta henuz sakali cikmamis saclari tarali kisa boylu biri olarak mal mal cevreye bakiniyordum. ilginc dedigim gibi hayat. nerde ne zaman ne yasatacagi belli olmuyor insana.
misal bugun metroda rastladigim enerjik turk gencleri nasilsa kimse duymaz diye aralarinda bagira bagira konusurken sesizce dinlemek gayet zevk verdi. hayir guzel kizim ben italyan veya ispanyol degilim yanildin, istasyona gelip turkce iyi aksamlar demenin zevki paha bicilemezdi. master card oh yeahh !
gelelim yukaridaki fotograflara. cubali bir grup gelip ahanda kullanmadiginiz cep telefonlarinizi cubaya yolluyoruz dedi ve ayak ustu su kagidi tutusturdu elimize. guzel kardesim ordaki amerikalilar bile bu fikri sacma bulurken boyle bir salak atraksyonu nasil kendi memleketine yaparsin. yuh. cep telefonuyla insanlar mutlu olsaydi inan ki turkiye wonderland olurdu...
diger fotografta rhodes denen cennetten cikma enstruman. ya da efsane. var boyle bir sey ve bu ses insani baska diyarlara sevkediyo. insanin aklini basindan aliyor. yada ben cok hassasim seslere karsi bilemicem ama duyarsiz kalabilen insan olabilecegini sanmiyorum soz konusu rhodes olunca. fotograf yine oyle bir andan geliyor. patronum caliyor fotografta.
dedigim gibi hayatin insani nereye getirecegi belli olmuyor. kendimi gecen gun sex pistols icin flyer tasarlarken buldum. ilginc bir tecrubeydi ve zevkliydi allah icin. saka maka liseden mezun olali 10 yil olmus simdi yazarken farkettim. yazarim yine biseyler buraya. irtibati kopartmayin, hic bir seyi ertelemeyin.

e.